Dördüncü Osmanlı Türkçesi Şurasının Ard.


 Dördüncü Osmanlı Türkçesi Şurasının Ardından

Oğuz Düzgün

Birkaç senedir düzenlenen Osmanlı Türkçesi Eğitimi şûralarının dördüncüsü, 12-13 Ağustos tarihlerinde Isparta’da gerçekleştirildi.

Milli Eğitim Bakanlığı yanında Gençlik ve Spor Bakanlığınca da desteklenen Osmanlı Türkçesi Eğitim Şurası’nın ev sahibi, Hayrat Vakfı’ydı.

Akademisyenlerin, idarecilerin ve Osmanlı Türkçesi eğitimi alanında gönüllü faaliyet gösteren uzman öğreticilerin katıldığı şûra, kültür ve medeniyetimizin yeniden inşası adına oldukça anlamlı çalışmaların gerçekleştiğini bir kere daha ortaya koydu.

Sadece konuşmak ve eleştirmek yerine, medeniyetimizi yeniden inşa için “ne yapabiliriz”in derdine düşen şûra katılımcıları, Osmanlı Türkçesi adına bugüne kadar gerçekleştirilen hizmetleri anlatmak yanında, geleceğin faaliyet planlarını da hazırlamış oldular.

Mesela, Orta Öğretimde öğrenim gören 300 binden fazla öğrencinin Osmanlı Türkçesi derslere girdiğini bu şûra sırasında öğrenmiş olduk.  

MEB’de çalışan öğretmenler için düzenlenen Osmanlı Türkçesi kurslarına bugüne kadar 54 bin öğretmenin katılmış olması da öğrendiğimiz bir önemli gelişmeydi.

Şûra sırasında bunlar gibi pek çok bilgi masaya yatırıldı ve “medeniyetimizi inşa adına daha neler yapabiliriz?” sorusu katılımcılar tarafından cevaplanmaya çalışıldı.

Uluslararası Eğitimciler Derneği Başkanı Mustafa Yankın’ın bir yönüyle bendenizi ilgilendiren paylaşımlarından da bahsetmezsem bu yazı eksik kalacak.

Kendilerinin ricası üzerine “Bin Yıllık Serüven Osmanlı Türkçesi” ismiyle hazırladığım seminer sunumunun oldukça etkili olduğunu belirten Yankın, bu çalışmamız nedeniyle bize de teşekkür etmeyi ihmal etmedi.

“Bin Yıllık Serüven Osmanlı Türkçesi” seminerlerinin 325 il ve ilçede, 1920 okulda, 900 bin civarında orta öğretim öğrencisinin katılımıyla gerçekleştiğini düşünürseniz, ULUED’in medeniyetimizin inşası adına nasıl önemli bir faaliyete imza attığını anlarsınız.

Bahsi geçen seminerden önce Osmanlı Türkçesi dersini seçenlerin oranı %7 olmasına rağmen, “Bin Yıllık Serüven Osmanlı Türkçesi” seminerlerinden sonra bu dersi okumak isteyenlerin oranı %63’lere çıkmış…

Bu sunumu hiçbir ücret talep etmeden, aşkla ve şevkle gerçekleştiren 724 Osmanlı Türkçesi sevdalısının samimiyeti, Osmanlı Türkçesi öğrenmek isteyenlerin oranının artmasının, bana göre gerçek sebebidir.

Şûra boyunca diğer katılımcılar da, medeniyetimizin anahtarı olan Osmanlı Türkçesinin eğitimini yaygınlaştırma adına gerçekleştirdikleri çalışmalardan bahsettiler.

Türkiye’nin ilk Osmanlıca Dergisi, “Osmanlıca Dergi”nin Genel Yayın Yönetmeni Metin Uçar’ın konuyla ilgili paylaşımları oldukça dikkat çekiciydi.

Uçar, TRT’de yayınlanan Osmanlı Türkçesi programlarının hazırlanması yanında, Payitaht Abdülhamid gibi dizilere ve Hürkuş benzeri sinema filmlerine Osmanlıca konusunda danışmanlık yapıldığını anlattı.

Şûrada “Üniversitelerde Osmanlı Türkçesi” başlığı altında gerçekleştirilen sunumlar da takdire şayandı.

Osmanlı Türkçesi sevdalısı öğrencilerimiz, üniversitelerde kurdukları topluluklar yoluyla Osmanlı Türkçesinin kodlarını üniversite gençliğine nasıl öğrettiklerini örnekleriyle anlattılar.

Kastamonu Üniversitesi bünyesinde Osmanlı Türkçesi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin kurulmuş olması da şûra sırasında öğrendiğim önemli gelişmelerden birisiydi.

Medeniyetimiz adına oldukça önemli olan bu gelişme Türkiye’de bir ilkti. Belki de ileride kurulacak Osmanlı Türkçesi Fakültelerinin bir ilk adımıydı bu gelişme…

Dördüncü Osmanlı Türkçesi Eğitimi Şûrasında Osmanlı Türkçesiyle ile ilgili daha pek çok konu gündeme geldi ve bu konular katılımcılar tarafından ciddi bir şekilde tartışıldı.

Şûraya katılanlar, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın kültürümüzün yaygınlaşması adına verdiği desteklerin önemine değinmeyi de ihmal etmediler.

Osmanlı Türkçesi Şûrası devam ettiği sıralarda Isparta’ya teşrif eden Cumhurbaşkanımızın mitingine de hep birlikte katıldık.

Miting sonrasında, Ahmet Hüsrev Efendi hattıyla yazılmış tevâfuklu Kur’ân-ı Kerim mushafı Cumhurbaşkanımıza hediye edildi.

Cumhurbaşkanımıza verilen hediyeler arasında, hattat Yusuf Bilen tarafından yazılmış, içeriğinde Kevser sûresi yanında bu sûrenin meali ve duasının da bulunduğu güzel bir levha da vardı.

Pek çok konunun kapsamlı bir şekilde tartışıldığı bu şûradan birkaç sayfalık yazıyla bahsetmemiz imkânsız…

İki gün sürmesine rağmen, Dördüncü Osmanlı Türkçesi Eğitimi Şûrasının sonuçları asırları kucaklayacak gibi görünüyor.

Şûraya katılanların bakışlarından yansıyan iki duyguyu ise şu bir tek cümleyle özetlememiz mümkün:

Ortak kültür ve medeniyetimizi yeniden inşa etmenin aşkı yanında, tarihin karanlık sayfaları arasında keşfedilmeyi bekleyen yüz binlerce cilt eserle milletimizi yeniden buluşturmanın şevki…

Sonuç olarak anladığımız şu ki, devletten ya da kursiyerlerden hiçbir menfaat talep etmeden gerçekleştirilen Osmanlı Türkçesi kursları yaygınlaşarak devam edecek…

Osmanlı Türkçesi’nin, televizyon programları yoluyla da milletimize öğretilmesi gerektiği ortada… Çünkü mazisiyle arasında uçurumlar olan bir milletin geleceği kucaklaması imkansız. Bilhassa da TRT’ye bu konuda çok iş düşüyor.

En önemlisi de, 15 Temmuz ruhunu inşa eden etkenlerden birisinin de Türkiye’nin bütün vilayet ve ilçelerinde açılan Osmanlı Türkçesi kursları olduğunu unutmamak gerekiyor.

Kadim medeniyetimizle aramızdaki engeller kaldırıldıkça, şanlı geçmişimizle yeniden buluştukça, küresel zaferler için gerekli olan o yüksek motivasyonu da elde edeceğiz.

Türkiye, bölgesel, hatta küresel bir güç olmak istiyorsa, öz medeniyetini yeniden ihya ve inşa etmeyi birinci görev bilmelidir.

Bunun için de yapılması gereken ilk icraat, milletimizin Osmanlı Türkçesini öğrenmesini sağlayacak yolları açmak ve bu amaca uygun imkânları hazırlamaktır.

Çocuklarımızın İngilizceyi öğrenmesi için harcadığımız mesainin yüzde 1’ini Osmanlı Türkçesi için sarf edebilmeliyiz en azından…

Çünkü Osmanlı Türkçesi, kökeni Selçuklulara, Karahanlılara, Göktürklere, Hunlara kadar uzanan Batı Türkçesinin ta kendisidir.

Başka bir bakış açısıyla baktığımızda ise, Osmanlı Türkçesi’nin kelime kökenleri bakımından Kur’ân-ı Kerim’e, hadis-i şeriflere kadar dayandığını görmekteyiz.

Bugün konuştuğumuz Türkçe bile, Osmanlı Türkçesi temeli üzerinde gelişmiş bir Türkçedir. Yani Türkiye Türkçesinin temelleriyle buluşmamız adına da Osmanlı Türkçesi öğrenimi bir zorunluktur.

Küresel saldırılara maruz kaldığımız şu dönemde ise, kültür ve medeniyet köklerimize dört elle sarılmamız gerekiyor.

Zayıf bir temelin üstüne inşa ettiğimiz bir binayı uzun bir süre ayakta tutamayacağımıza göre, medeniyet binamızın temeli olan Osmanlı Türkçesinin öğrenimi basamağını zayıf bırakamayız/bırakmamalıyız. İşte tek derdimiz bu…

Özetle söylemek gerekirse, derdimiz en önemli dersimiz olmadan kurtulamayacağız. 

Oğuz Düzgün

LİNK

Ağustos 23, 2017